Gıda sektöründe en çok kullanılan diyet liflerinden birisi olan inülin sindirilmeyen bir karbonhidrattır. Kimyasal yapısı ve enerji değerlerinin düşüklüğü sebebiyle tatlandırıcı olarak görev yapar. Aynı zamanda inülin; enginar, muz, kuşkonmaz, hindiba kökü, soğan, sarımsak, buğday ve pırasa gibi doğal bitkilerden elde edilmektedir. Fonksiyonel özellikleri, düşük kalori değeri, besinsel lif ve prebiyotik etkilerinden dolayı inülin gıda endüstrisinde kullanılmaktadır. İnülin, insan sağlığını olumlu yönde etkileyerek koruyucu özellik göstermesinin yanında birçok kronik rahatsızlığın tedavisinde de kullanılır.
İNÜLİNİN SAĞLIĞA OLUMLU ETKİLERİ
- Sistemik ve fizyolojik özellikleriyle kalın bağırsak işlevini etkiler, kalın bağırsakta bulunan bifidobakterilerin gelişmesini uyardıkları için ishal oluşumunu önler ve birer prebiyotiktir.
- Gastrointestinal sistemi düzenlemede aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirmede etkilidir.
- Plazma lipid ve kolesterol seviyelerinin düşürülmesinde rol oynar.
- Başta kalsiyum olmak üzere birçok mineralin emilimini etkileyerek, kemik mineral yoğunluğunu arttırır ve osteoporoz riskini azaltır.
- Karaciğerde yağ yapımını azaltır, hiperinsülinemiyi önleyerek kardiyovasküler hastalık riskini düşürür.
- Kötü huylu tümörlerin gelişmesini engelleyerek veya azaltarak, kalın bağırsak kanseri riskini düşürür.
- İnülin ayrıca antioksidan aktivitesi ve anti-inflamatuar (koruyucu) etkileriyle de bilinmektedir.
- İnülinin sakkaritlerin sindirimini yavaşlattığı ve böylece kan şekeri seviyesini dengede tuttuğu belirtilmektedir.
- İnülin sindirilemeyen bir karbonhidrat olduğundan glisemik indeks (GI) değerleri hemen hemen sıfırdır. FAO tarafından belirtildiği üzere hastalıkların, diyabet ve obezitenin önlenmesine yardımcı olan düşük GI ve Glisemik Yük (GL)’e dayanan diyetlerde rahatlıkla kullanılabilir.
Bu anlamda inülin önemli fonksiyonel besin maddesi olarak kabul edilir. Az yağlı süt, içecek, un ve et ürünlerinin kalitesini artırmak için diyete dahil edilebilir.